Erzurum- Kars Kayak Tatili

26 Ocak 2022


Yaz kış fark etmez, dağlar her mevsim bizi çağırır. Biz de her fırsatta çağrıya cevap veririz. Bu kış tatilinde rotamıza iki güzel dağı ekledik; Palandöken ve Sarıkamış... 




Rize'yi Erzurum'a bağlayan Ovit Tünelinden kolayca Erzurum'un yüksek rakımına ulaştık.


Tünel girişinde kısa bir mola vererek tünel hakkında bilgi aldık. Yapımı 3,5 yıl süren ve dünyanın en uzun dördüncü çift tüplü tüneli olan Ovit Dağı Tüneli 2020 yılındı hizmete girerek ulaşım kolaylığı sağlamıştır.

Tünel çıkışında Erzurum İspir'den devam edip merkeze ulaştık ve hava kararmadan çifte minareli medreseyi ziyaret edebildik.
Sivas çifte minareli medreseye göre daha korunaklı ve sağlam kalmış olduğunu gördük. 

Merkezden kayak merkezine ulaşımın en kolay ve yakın olduğu yer sanırım Erzurum Palandöken Kayak merkezi. Sadece 10 dakikada merkezden kayak merkezine erişip kayak yapmaya başlayabilirsiniz.
Çocuklarla beraber olduğumuz için önce onların ısınma turlarını eğitim alanında yaptırdık. Bu yıl Derin'den kayak anlamında tam performans bekliyoruz. Lakin her kış aksatmadan kayak deneyimi yaşatıyoruz. 

Palandöken Kayak merkezi uzun ve her seviyedeki kayakçıya kayak deneyimi sağlayabilecek pist çeşitliliği ile gözde bir tesis. Ancak rakımı dolayısıyla açık havayı denk getirmek biraz zor. Biz buraya iki gün ayırmıştık ancak güneşi malesef göremedik. 


Sonraki gün rotamızı Kars'a geçirip Sarıkamış'ın eşsiz sarıçam ormanlarında keyiflendik. Yıllardır açık ara en çok keyif aldığımız kayak tesisi Sarıkamış. 


Hava da yüzümüze gülüp güneş parlayınca yeni karlanmış ağaçların görüntüsüne doyum olmuyor.



Eğer kaymayacaksanız bir kahve veya yemek için teleferikle kafeye ulaşmanız gerekiyor. 



Kayaktan sonra kısa bir Kars şehir turu yapabilirsiniz. Katerina Kilisesi, Kar Kalesi, Kars peynir Müzesi, Ani harabeleri bu bölgedeki görülmesi gerekenlerin başında yer alıyor. Biz daha önce çok defa geldiğimiz için bazılarını bu sefer pas geçtik. 






Kars'taki rus mimarisine güzel bir örnek.

Aynı yerlere bir çok defa gitmek bizce hiç sıkıcı değil. Tam tersine daha keyifli. Çünkü her seferinde hava, ışık, renkler farklı. Yıllar sonra aynı yerde Derin'le aynı pozu vermek de bir başka güzel oldu.

Bu yıl itibari ile artık kendine güvenerek, kontrollü ve keyif alarak kayak yapıyor. Bu noktaya ulaşmak için çok emek verdik. Kış sporları; ağır ve teferruatlı ekipmanı taşımak, hava şartlarının zorlayıcı etkisi bakımından zor olsa da Derin'in mücadeleci ruhu ile vazgeçmeden gayret etmesi sonucu pist başından zevkle kaydığını görmek çok güzel.

Kars'tan sonra donmuş çıldır gölünün kenarından geçmeden olmaz dedik ve yolu biraz uzattık. Yol boyu huzur veren manzaralar eşliğinde seyahat ederek bir kayak tatilinin daha sonuna geldik.



DEVAMI..

Sonbaharı Kışa Teslim Ettik

 16 Ekim 2021



Sonbaharda doğada yaşanan değişim gibi bizde de değişimler oldu. Anı biriktirme köşemiz, seyahat depomuz olan bu bloga en son yayın girdiğimizden bu yana pek çok gezi yaptık ancak burayı ihmal ettik. Pandemi, aramıza katılan yeni bir aile üyesi, yeni hayat düzeni derken eski ilhamımızı bulamadık belki de. Bu kadar ara yeter özümüze dönelim artık der gibi 4 kişilik ailemiz ile konaklamalı ilk doğa gezimizi yaptık. 

Gezilerin ve yazıların da devamı gelmesi umuduyla Derin'e ve artık kardeşi Kafkas'a da  yeniden anılar depolamaya devam edelim
.
Talep Derin'den gelse de bizi yine bu büyülü coğrafyaya sürükleyen yine Derin'in anlatımları oldu. Düz çayırları tarif etmek istercesine " düzlük alan ama ağaç olmasın ortada bir tane olabilir, böyle bir yere gidelim piknik yapalım " dediğinde tarifine uyan ve tam bu takvimde muhteşem olan yer Şavşat'ın köyleriydi. En son bebekken geldiği çayırları hatırlıyor olabilir miydi? Yola çıkmadan bilemezdik ve rotamızı Ardanuç-Şavşat şeklinde oluşturduk.
İki çocukla (biri hala bebek sayılır) doğa gezisi bizim için  ilk olsa da Derin'le yaptığımız sayısız gezilerdeki tecrübelerimiz yetersiz kaldı. Çünkü iki çocuklu hayat bambaşka:)

İlk durağımız Ardanuç Cehennem Deresi Kanyonu oldu. 


Kanyon şu sıralar tadilatta olsa da girişte herhangi bir engel olmadığı için ziyaret edebildik. 



Girişi oldukça dar ve kayalık ancak kısa bir tırmanışın ardından genişçe bir alana çıkılıyor.  Bu alanın ortasındaki bodur ağaçlar ve bitki örtüsü ile çöldeki vahayı andırıyor. 







Cehennem Deresi Kanyonu Arizona'daki Grand Kanyon'dan sonra dünyadaki ikinci en yüksek kanyon olduğu söyleniyor. 

Dev kaya kütlelerinin arasında dolaşmak abla kardeş için çok eğlenceli oldu diyebiliriz. Derin yeni başladığı okulunda öğrendiği harfleri boşluğa haykırarak seslerin kayalara çarpıp  nasıl geri döndüğünü ve yankıyı oluşturduğunu deneyimlemiş oldu. Biraz da ayak üstü ders yapmış olduk.




Adını aldığı  " darağız " (kanyon kelimesinin Türkçe'deki karşılığı) yukarı doğru daralarak devam ediyor ve bundan sonrası için profesyonel tırmanışçı ve de çocuksuz olmanız gerektiği için bu noktadan geri dönüp yolumuza devam ediyoruz.


Ardanuç merkezde nefis döner molası verdikten sonra rotamızı Adakale Sit Alanına çeviriyoruz. Gevhernik Camii ve Kalesinin de bulunduğu bu antik yerleşim yeri bölgemizin tek kentsel sit alanı. Tarihi dokuyu koruma çalışmaları başlamış. Cami de kazı çalışmaları yapılıp mezarlıklar temizlenmiş. caminin hemen karşısında da geleneksel mimarideki yapı restore edilerek  Ardanuç Kültür Evi'ne dönüştürülmüş.




Artvin'in tüm ilçeleri şahsına münhasır olduğu gibi Ardanuç da coğrafi farklılıkları ve keşfedilmeyi bekleyen onlarca tarihi güzelliği, şehrin ortasındaki kocaman çınar ağaçları ile diğer ilçelerden farklı özelliklere sahip.
Şehre bu kadar zaman ayırmak yeter diyerek yükseklere doğru tırmanarak Bilbilan geçidine doğru yol aldık.
 


Merkezden ayrılıp köylere doğru ilerledikçe kayalık görüntüsü yerini yemyeşil çayırlara bıraktı. 





Geçidi geçip  rotayı Ardahan'a çevirmeden yaylar arasından tablo misali penceremizden seyredaldığımız manzaraları izleyerek konaklayacağımız Şavşat Pınarlı Köyüne vardık.









Sabah Disharo Yayla Evinde harika bir kahvaltı yaptıktan sonra günlük rotamızı oluşturduk ve yola koyulduk.


Rotamızı oluştururken  Artvin için hazırlanan haritadan yardım alan Derin, offroad rotalarıyla dolu haritanın babasının emekleriyle hazırlandığını öğrendi. İsteyenler turizm ofisinden temin edebilir.


Nostalji yapmayı pek sever oldu. Özellikle Kafkas hayatımıza girdikten sonra ablasının ayak izlerini takip etsin, aynı yerlere tekrar gidelim anılarımızı tazeleyelim istiyoruz.


Derin henüz 3 aylıkken balık gölüne gelmişti. şimdi dört kişilik aile ile aynı yerde pozumuzu verdik. 

O yıllar daha az bilinen ve dolayısıyla daha bakir olan gölün şimdiki hali bizi biraz üzdü. Her yerde malesef aynı manzara, insanların kötü izleri bizi buradan da uzaklaştırdı. 


Tekrar yola koyulup az gidilmiş yerleri keşfe çıktık.


Yoldaki manzaralar her zamanki gibi bizi büyülemeye devam etti.


Sakin şehrin inekleri de sakince otlarken usul usul yanlarından devam ettik.


Vardığımız göl Yukarı Koyunlu Köyündeki Rutav Gölü oldu. 



Az ziyaret edilmiş, pek bilinmeyen bu alanda öyle yemeğimizi yedik.


Etraf o kadar sakin ve güzeldi kim tüm günümüzü burada geçirdik.



Bolca sonbahar yaprağı sevdik. Oyunlar oynadık. Arada tek tük gelen göl misafirlerini seyrettik. 




Bolca da yaprak toplamışız. Bu sarı lokumları ve kozalakları eve getirmeden duramayacağını bildiğimiz için Derin'e koca bir torba verdik ve en güzellerini toplayıp eve getirdi.


Şimdi bu yaprakları kitap sayfalarına yerleştirme vakti. 
Bir sonraki seferde aynı güzellikleri bulmak umuduyla,
Hoşçakal Şavşat...




DEVAMI..

Svaneti-Mestia


19 Ocak 2019

Svaneti: yaşayan bir etnografya müzesi...





Konumu, kültürü ve tarihi bakımından Gürcistan'ın "en büyüleyici bölgesi" Svaneti'ye yolculuğumuz bir cuma akşamı mesai bitimiyle başladı. 

Batum merkezden 268 km uzaklıktaki Mestia için yola çıktığımızda hava henüz kararmaya başlamıştı. Kobuleti ve Poti'den sonra denizi arkamıza aldık. Zugdidi'nin geniş düzlüklerinden geçip karlı dağ yollarına tırmanarak devam ettiğimiz yolculuğumuzda ay ışığının zirvelerdeki kara düşen yansımasıyla şimdiden heyecanlanmaya başlamıştık bile...




Daha önce bir çok kez Mestia'yı ziyaret etmemize rağmen her seferinde farklı deneyimler ediniyoruz. İlk kez Derin ile birlikte buraya geliyor olmak da farklı heyecan tabi ki. 
Çocukla bu kadar zor bir coğrafyada kayak yapacağız ve yanımızda başka hiç kimse de yok. Evet biraz çılgınca geliyor kulağa. Ama daha önce bir çok kez zor yollarda kış şartlarını Derin ile denedik ve hiç sorun yaşamadık. Çünkü o bir çocuk ve hiç bizim kadar endişe duymuyor. Eğlence varsa, üstelik bol kar varsa daha ne olsun. Derin'in üzüldüğü tek konu kar topu yapamaması oldu. Çünkü kar toz gibi ve kuru yapışmıyor birbirine. 

İklimi sert, yolları buz, dağları yüksek ve kayak pistleri muhteşem.


Gelmeden rezervasyonumuzu yaptığımız arkadaşımız Leri'nin pansiyonu Guesthouse  Edelweiss'deki bizim için önceden ısıtılmış odamıza, "yolda uyuyakalan Derin" ile birlikte yerleşip erkenden uyuyoruz. 5 saatlik bir mesafe, sonu da karlı dağ yolları olunca yorucu oldu çünkü.




Sabah harika kızarmış ekmek kokusuyla uyandığımızda hava pırıl pırıl bizi bekliyor.
Hızlıca kahvaltı yapıp kayak için hazırlanıyoruz. 



Arkadaşımız Andro'dan Derin için kayak takımı kiraladık. Sürekli ayağı büyüyen bir çocuğa kayak takımı almak bizim için henüz mantıklı değil. Belki ilerde alırız. Gürcistan'da kaymaya erken başlayan çocuklar olduğu için küçük numaralar bulmak hiç zor değil. 



Kapıdan çıkar çıkmaz etrafımızda bir sürü köpek belirdi. Hepsi de dost canlısı...




Mestia'da iki ayrı kayak merkezi bulunuyor. Hatsvali merkeze daha yakın, Tetnuldi ise ulaşımı biraz daha zor. 4 yıl önce Hatsvali de kaydığımız için bu kez Tetnuldi'yi tercih ettik. 

Yolu zor olmasına zor evet ama yol boyu manzarası için fazlasıyla değer. 



Doğanın karla kaplı güzelliğini seyretmekten fazla fotoğraf çekemedik doğrusu. Bir de Derin ayağındaki kayak botlarıyla bir an evvel kaymak için sabırsızlanıp durdu. Yol kenarında biraz gönlünü yaptık.  


Gözleri kayaklarında

Mestia merkezden Tetnuldi Kayak Merkezi 25 km uzaklıkta. Tednuldi'ye yakın bir kaç pansiyon da var. Ama etraf oldukça sessiz. Merkezde kalmak bizce daha mantıklı idi.





Kayak merkezi ise pist dışı kayak yapmaya çok uygun. Tetnuldi kayak merkezi adını Tetnuldi  (4858 m) dağından alıyor ve eteklerinde 3160 metre rakımdan kayma imkanı var. Pistleri oldukça geniş ve karşınızda Ushba(4710 m) dağının enteresan görüntüsünü izleyerek kayabiliyorsunuz. 



Pist dışı kayanların izleri


Peki biz Derin ile nasıl kaydık? 




Yeni öğrenenler için yürüyen halı gibi bir lift maalesef yok. Önce Derin'i pistin dip kısmında biraz çalıştırdık. Geçen yıl Atabarı kayak merkezinde başlatmıştık kayağa aslında ama sanırım onları unutmuş, çok hevesle kaymak istedi ve kaydı da :)





Hızlandıkça hoşuna gitti.


 Fren yapmayı denedi.



Bazen de çok yoruldu.



Kendine çok güvendi ve büyük piste çıkmak için ısrar etti. 


Pist uzun, harika dönüşleri var ama üç buçuk yaş için tabi ki zor. Babasının türlü uğraşlarıyla düşe kalka iniş yaptılar. Macera ruhunda olunca zorluklar vız geliyor sanırım.



Güneş batmadan evvel Tetnuldi'nin zirvesini kızıla boyuyor ve arkadaki dolunay ile bize "yarın yine gel" dese de Derin'i taşımaktan yorulan kollarımız buna izin veremeyecek sanırım. 

Şehre dönünce akşam kaldığımız pansiyondaki Svan ailesi ile beraber evin minik kızının doğum günü kutlamasına da katıldık. Derin'in keyfine diyecek yoktu. Konuşmayı beceremeseler de işaret dili ile anlaştığı Svan arkadaşları ile çok eğlendi.



Alt katta büyük bir salonu, üst katta 4 odası olan pansiyonumuzda kahvaltılar enfesti. 
Gürcü kahvaltıları genelde çok çeşitli olmaz. Ama ev sahibi bize iki sabah da farklı lezzetler sundu. Haçapuri (Gürcü usulü peynirli pide) ve peynirli çadi (içinde eriyen peynir olan mısır ekmeği) çok lezzetliydi. 


Şöminenin üzerinde ise şöyle bir yazı vardı.


 "EXCUSE THE MESS. We just wanted you to feel at home"

Ayakkabılarını çıkarıp çocuklarla masa üstlerine çıkan Derin'den anlaşıldığı gibi gerçekten ev rahatlığında hissettik kendimizi.

20 Ocak 2019





Pansiyondan ayrıldığımız ikinci ve son günümüzü müzelere ayırdık. Tarihi yerleri gezmeyi, farklı kültürleri hissetmeyi ailecek seviyoruz. Derin'e etkisi nasıl olacak yıllar sonra bakıp  göreceğiz.




Sabah kapıda yine hayvan dostlarımız karşılıyor bizi.


Sokak aralarında da serbest dolaşan çokça hayvan var. Atlar, sığırlar, domuzlar, köpekler... 





Turizmden önceki geçim kaynakları hayvancılıkmış. 





Şimdi çoğu ev pansiyona dönüşmüş ve bir çoğu da sadece yazın açık. Kış turizmi yaza göre daha az. Yazın bu vadilerin yemyeşil olduğu zamanlarda gürül gürül akan dereleri, şelaleleri ve buzulu ile de çok farklı yürüyüş alternatiflerine sahip. 


Yollar kaygan, her bir yanda buz sarkıtları var ama hava o kadar güzel ki hiç üşümüyoruz.


Taa ki müzeye çevrilmiş eski bir Svan evinin kapısı açılıncaya kadar.



Evin eski sahiplerinin kaçıncı kuşağıdır bilemedik Larissa hanım adam başı 3 lari karışılığında kapılarını açtığı müze eve girdiğimizde şok oluyoruz. Ortaçağdan günümüze kadar bozulmadan gelmiş 50 metrekare genişliğinde, Margiani ailesinin kışı geçirdiği tek bir salon hem de hayvanlarla birlikte !





Svaneti'de kışın o kadar soğukmuş ki ısınmak için tüm hayvanları ile birlikte yaşayabilecekleri gibi bir ev yapmışlar. 

Gözümüz karanlığa alıştıkça ve Larissa hanım anlatmaya başladıkça anlattıklarından üşümeye başlıyoruz. 

Ortada evin reisine ait taht şeklinde bir koltuk, etrafında diğer aile bireyleri için oturma düzeni ve ortalarında açık bir ateş. Ocağın iki metre üzerindeki sisteme taş plakalar dizmişler. Hem yangın çıkmasın hem de ısınan taşlar evi ısıtsın diye. Duman ve koku işini çözememişler. Odanın tavanı simsiyah is. Işık üretsin ve ağır hayvan kokusunu bastırsın diye sürekli çıra yakmışlar. 


Ahşap bölmelerin alt kısmı hayvanlara ait. Girişi arkadaki bir salondan. Salona dalma şansları yok. Sadece kafalarını delikten uzatıp verilen otu yeyip suyu içebiliyorlar ve birlikte yaşadıkları sahipleri hayatta kalsınlar diye kesilecekleri günü bekliyorlar. Odanın diğer tarafında da tavuklar ve yavru koyunlar için ayrılmış bir bölüm de var.




Ahşap kısmın üst kısmı ise ev ahalisinin yattıkları yer. 

Salonun üst katı otluk. Tavandaki küçük delikten otları aşağı çekip hayvanları besliyorlar. 

Tavanda sarkan iri ve dallı bir geyik boynuzuna da kurutmak için etleri asıyorlar. Evin bir köşesinde kiler niyetine küçük ahşap bir bölme var. Büyükçe bir ahşap sanduka da kıyafetleri koymak için. Gardıropları yok.  Başka bir sanduka da mutfak eşyalarını koymak için. 

Eşya sandığı-Gardrop


Minicik pencereden umut gibi sızan ışık fotoğraf çekmeye engel. Zor şartlarda süren bir hayat.. Her an komşu köylerde düşman saldırısı gelebilir. Saldırı haberi gelince evlerinin yanındaki savunma kulelerine koşup sığınıyorlar. Kuleler 5-6 katlı ve dik merdivenlerle yukarı kadar çıkıyor. Her katta aşağıdan düşman gelme ihtimaline karşı çıktıkları merdiven başını kapatacak kaya plakalar bulunuyor. Bu sayede yardım gelene kadar zaman kazanıyorlar.  

Evin dışarıdan görünümü
Evin savunma kulesi




Svaneti'nin silüetini şekillendiren bu kulelerde kim bilir ne acılar yaşandı?

Her katta üzerimize bulaşan tozla yukarı tırmanırken Derin'e ve buraya gelen bir çok turiste eğlence gibi gelen bu dik merdivenlerde acaba kaç çocuk yuvarlandı? 


Kulenin dik merdivenleri

Kulenin en üst katı

Savunma için inşa ettikleri bu kuleler taş ve kerpiçten ve daracık pencerelerinden tüm vadi gözlenebiliyor. Kim bilir bu pencerelerden kaç ok atıldı?



Kule herkese açık, kapıda bir bekleyen filan yok. Müze dedik ama bildiğimiz müze gibi değil yukarıda bahsettiğimiz gibi. Bu tabeladaki numaradan Larissa hanımı arıyorsunuz yukarıdaki evinden gelip sizi orta çağa götüren kapıyı açıyor. 



Dışarıdaki çeşmenin buz gibi akan suyuyla içimizi ferahlatıp büyük müzeye doğru yol alıyoruz. 


Müzeye giriş  7  lari. 

Gürcistan'ın alçak kesimlerinde yaşayan Gürcüler, tehlikeli savaş durumlarında güvende olsunlar diye ikona, mücevher ve el yazmalarını dağlardaki kilise ve kulelere göndererek Svaneti'yi eski kültür deposuna çevirmişler. Ve şimdi bu kıymetli eşyalar da bu müzede sergileniyor. 



Müze evde karanlıkta tam seçilmeyen koltuk düzeni burada süslü ışıklar altında. 


Eski gürcü krallığının haritası.



 Müzede Osmanlılara ait paralar da yer alıyor.



Derin'in biraz kafası karıştı tabi :)

Tarih boyunca güçlü pek çok imparatorluk ordularını bu bölgeye göndermiş. Ancak Svan halkının Kafkas dağlarının dar kanyonları arasında adeta kartal yuvası gibi gizlenmiş yurdu  19. yy ortalarına değin Rusların bölgeye egemen olmasına kadar hiç fethedilmemiş.



Müzeden küçük bir hatıra alıyor ve biz de küçük bir hatıra bırakıp ayrılıyoruz. 




Arabadaki donanımdan dolayı kara batan bir kaç araca yardım edince Derin bunu hemen oyuna dönüştürdü. Maceraya doymayan Derin arabaya bağladığı bavuluyla onu çekmemizi istedi. Tabi ki yapmadık korkmayın :)


Dönüş için erkenden yola çıkmalıyız çünkü yollar bol karlı ve güneşle eriyen kar suyu donmak üzere.



Kafkas dağlarının beş binlik dağlarını arkamıza alıp Batum'a doğru yola koyuluyoruz.
Yollar hep böyle güzel değil tabi. Çoğu yer korku filmini andırıyor.






Yemekleri, pistleri, manzarası, yerli halkın samimiyeti, zor iklim şartları, tarihi hepsi bir bütün olarak burada yerinde görülüp yaşanmalı. Yolunuz mutlaka bu coğrafyaya uğrasın.
Sevgilerle...



Derin'e Not:

1. Seninle yaptığımız her yolculuk bir macera ama en çok bu yolculukta yordun ve güldürdün bizi. Pistin başından beri seni omuzunda indiren baban büyünce sana bunun hesabını soracak.

2. Olur olmaz yerlerde tuvaletin geliyor biliyoruz. Tuz gölünün ortasında, İstanbul Boğaz köprüsünde, Sarp gümrük kapısında gibi... Ama bu kadarını düşünememiştik. Piste bizi taşıyan teleferikte yerden 20 metre havada "çişiiim" diye feryadını unutmayacağız. 


3. Buraya yazdıklarımızın hepsi; önce senin için, sonra bizim için, en son da bizim gibi seyahat etmek isteyenlere küçük bir yardımı olsun diye.... 

Ticari bir kaygımız yok, hepsi anı niyetine, o yüzden yazılar uzun ve bazen sıkıcı olabiliyor. 

4. Hayvan , doğa ve macera sever ruhun her zaman sürsün kızım.




Bitti.
DEVAMI..